Futbolun görünmez adaleti Liverpool'un yanında

Geçtiğimiz hafta kaybedilen Crystal Palace maçından sonraki basın toplantısında Klopp çok önemli iki mesaj vermişti

Futbolun görünmez adaleti Liverpool'un yanında
02 Mayıs 2017 - 03:11
Geçtiğimiz hafta kaybedilen Crystal Palace maçından sonraki basın toplantısında Klopp çok önemli iki mesaj vermişti. İlki oyuncuların sisteme adaptasyonuyla ilgiliydi, “ Takımda herkes elinden geleni yaptı sisteme uydu bir sonraki maçta daha iyi uyacaklarına eminim...” İkinci mesaj futbol mentalitesiyle ilgiliydi: “ Bize karşı kapanan takımlara bir gol atmamız onların açılması için yetmiyor ikinci golleri çok daha erken bulmaya çalışmalıyız.” Bu maçta topla oynama yüzdelerinin Liverpool 77 Crystal Palace 23 olduğunu da yazının başında not edelim. Watford maçı öncesi  dördüncü ve beşinci arasında oynan Manchester derbisinin berabere bitmesi üçüncü Liverpool’a bir soluk aldırsa da oyunun rahat geçmeyeceği ilk dakikalardan belli oldu. Bu sezon sakatlıkla en çok boğuşan takımlardan biri olan Liverpool henüz 13. dakikada belki de en güçlü hücum silahını kaybetti. Maçın ilk ciddi ikili mücadelesinde darbeyle sakatlan Coutinho oyundan alnınca yerine  haftalardır sakatlık yüzünden forma giyemeyen Adam Lallana girdi.  Adam Lallana, Steven Gerrard sonrası Liverpool orta sahasını ve hücum gücünü şekillendiren en önemli oyunculardan biri. Bu maça kadar 7 gol 7 asistle oynadığını söylersek üstüne hiçbir Liverpool orta saha oyuncusunun bu istatistiğe sahip olmadığını eklersek sanırım önemi daha iyi anlaşılır. Buna karşılık Watford’un hücumdaki en tehlikeli silahlarının eski Galatasaray’lı Amrabat , bence çok iyi oyuncu olsa da Watford sisteminde istikrarsız bir görüntü çizen Ettiene Capoue ve 10 gollü kaptan Deeney olduğunu düşünürsek onların da golü atmayı değil yememeyi düşünen bir anlayışla sahada yer alması normaldi. İlk yarı içinde Emre Can’ın güzel şutuyla ilk tehlikeyi yaratan Liverpool devre sonuna doğru Lallana’nın direkten dönen topuyla maçı forse edeceğini göstermeye başlamıştı. Tamda biz kalan dakikalar ilk yarıda bir gole yetmeyecek derken Lucas’ın kaliteli asistinde penaltı noktası civarında muhteşem bir röveşatayla topu doksana takan Emre Can, belki de Liverpool kariyerinin en güzel golünü attı. Bu gol de ilk devrenin sonunda Liverpool’un maça stressiz devam edeceğinin göstergesiydi. BEKLENEN İKİNCİ YARI İkinci yarı aynen Klopp’un tahmin ettiği gibi  başladı. Watford 1-0 mağlubiyete rağmen Liverpool kalesine sadece Amrabat’ın kanattan getirdiği kontrataklarda gitmeye çalıştı. Buna karşı Liverpool iki ve üçüncü bölgede daha da kalabalık oynayarak bir an evvel ikinci golü bulmaya çalıştı. Taktiksel anlamda Liverpool ileri üçlü ve orta saha üçlüsünün sürekli rotasyon halinde oynadığının altını çizmem lazım. Klopp Bunu özellikle Firminho, Emre Can ve Origi’yi daha akıcı kullanabilmek adına yapıyor bence. Bu durumda Wijnaldum, Milner ve Lucas daha sabit pas istasyonları görevine bürünüyorlar. Bu sayede Liverpool ikinci yarıda da pozisyona girmeyi başardı fakat Premier League’de belki de klasik anlamda forvet açısından en dar seçeneklere sahip olmaları bu pozisyonların gole dönüşmesini engelledi. Halen ligde en golcü ikinci takım olmaları da Klopp’un elindeki malzemeyi ne kadar verimli kullandığının bir başka göstergesi WATFORD ÇOK ZORLADI AMA... Watford’ın başındaki Mazzari, elinde çok kaliteli oyuncuların olduğu Napoli günlerini baya arıyordur sanırım. Maçın son çeyreğinde puan alabilmek için kritik iki hamle yaptı önce bizim lige gelse çok başarılı olacağını düşündüğüm  Isaac Success’le Liverpool’un bence en zayıf yeri olan stoperlerle beklerin arasındaki bölgeye sızmaya çalıştı. Ardından doldur boşaltlarda yine Liverpool ceza sahasında Benteke etkisi yaratmak umuduyla Okaka’yı oyuna aldı. Fakat artık elinde bir Napoli veya Inter kalitesinde kadrolar olmadığı için girebildiği net pozisyon sayısı azdı. Girdiği pozisyonlarda ise bence yılın kalecisi seçilmesi gereken Manninger yine kritik müdahelelerle kalesini gole kapadı. Son 5 dakikada maç eksiği yüzünden oyundan kopan Lallana yerine Sturridge’i alan Klopp rakibin çok adamla yüklendiği bu süreyi kontralarla değerlendirdi fakat Liverpool yine bitirici değildi. Futbolun adaleti 90+3 tecelli etti ve tıpkı ilk yarıda Lallana’nın pozisyonunda olduğu gibi bu sefer de Watford’lu Prödl’ın şutu direkten döndü böylece Liverpool haftayı maç fazlasıyla Manchester City’nin 3 puan önünde 3. sırada kapamış oldu. Topla oynama yüzdeleri ise Liverpool 60 Watford 40 şeklinde gerçekleşti. KLOPP'UN SIRRI Klopp yönetimideki Liverpool’un rakiplerine göre düşük bütçeyle ve süperstarsız bir kadroyla bu kadar iyi pozisyonda olmasının bence iki temel sebebi var. Birincisi 90. dakkada bile gol yememek için kapanmak yerine bir stoperinin ortasına diğer stoperi gol vuruşu yapmak için çabalıyordu. Takımda kaleci dahil herkes hücum futbolunun doğrularını yapmak ve göze hoş gelen bir oyun oynamak için tüm gücüyle çaba harcıyor.  Manchester derbisinde “özel adamın” City’yi durdurmak adına nasıl otobüs çektiğini hatırlarsanız bunun biz futbolseverler için değerini eminim takdir edersiniz. İkincisi Klopp maç bittiğinde soyunma odasına gitmek yerine her zamanki gibi sahayı dolaşarak tüm oyuncularını tebrik etti. Onlara sarıldı ve hepsinin gözünün içine bakarak teşekkür etti. Bahsettiğimiz insan Bundesliga şampiyonluğu ve Şampiyonlar ligi finali görmüş bir Alman. Ama ona göre bunların hiçbiri önemli değil. Kendisi de sahadaki futbolcuların bir parçası olarak görüyor ve bunu her oyuncusuna hissettiriyor. TARAFTARINI MUTLU EDİYOR Ligin kalanı için söylenecek fazla şey yok. Liverpool 3 maçı daha kazanarak Şampiyonlar Ligi’ne en avantajlı yerden katılmak isteyecek. Matematiksel şansı devam etse de kalan haftalarda Tottenham’ı  geçip ikinci olması için mucizeye ihtiyacı var. Bu arada Tottenham ve Pocchetino’ya da şapka çıkarıyorum. Öte yandan bu seneki en büyük başarıları ligi bütçe olarak katbekat üstlerindeki iki Manchester takımından yukarıda bitirmek olacaktır. Kalan maçlarda ne olursa olsun, Klopp’un Liverpool’u taraftarını mutlu ediyor ve onurlandırıyor. Erol Toksoy - futboo