Andriy Shevchenko: Ukrayna'nın ruhu

Ukrayna efsanesi Andriy Shevchenko, ülkesinde yaşanan savaş durumu hakkında bir yazı kaleme aldı ve Ukrayna'da yaşanan gerçekleri anlattı.

Andriy Shevchenko: Ukrayna'nın ruhu
11 Kasım 2022 - 06:32 - Güncelleme: 11 Kasım 2022 - 10:34
Ukrayna futbolunun büyük efsanesi Andriy Shevchenko, The Players Tribune için ülkesi Ukrayna'da savaşta yaşananları kaleme aldı.

Andriy Shevchenko'nun yazdığı yazıyı sizler için çevirirken bir kez daha Ukrayna'daki savaşın sona ermesini diliyoruz... İşte o yazı;

Tarih: 24 Şubat 2022

Annem beni aradığında uyuyordum. Saat gece 3:30'du. Anneniz o saatte sizi aradığında bu asla iyi bir haber olmaz, değil mi? Tarihi asla unutmayacağım: 24 Şubat 2022. Birkaç haftadır herkes endişeliydi ama hiçbir normal insan olabilecekleri kabullenmek istemedi.

Telefonda annemin ismini görünce çok kötü oldum. Binanın patlamalardan sarsıldığını hissettiğini söylediğinde ağlıyordu. Haberleri açtık ve işte... Savaş. Ukrayna'da...

Sanki zaman durmuştu. Kendimi çok çaresiz hissettim. Ve suçlu. Annemle birlikte Kiev'de olmam gerekiyordu. Birkaç gün önce onun doğum günüydü. Kız kardeşim ve birkaç arkadaşımla evinde bir aile yemeği yiyecektik. 19'dan 29'a kadar olan uçuşlarımı bile ayırtmıştım. İngiltere'de yapmam gereken bazı evrak işlerim için uçağımı değiştirmiştim.

"İnsanlar bir günde mülteci oldu"

Annemin aramasından birkaç saat sonra arkadaşlardan ve sosyal medyadan videolar gelmeye başladı. Topraklarımız üzerinde füzeler patlıyordu. Herkes Kiev'den kaçıyordu. Tüm hayatını Ukrayna'da geçiren binlerce insan bir günde mülteci oldu.

Şoktaydım. Dört çocuğum var. Tüm bu olan biteni idrak etmek çok zor. En küçüğü 8 yaşında. Bunu ona nasıl açıklarım? Telefonumu kaç kez şarj etmek zorunda kaldığımı söyleyemem. Bütün gün insanları aradım. Onlar güvende mi? Peki ya aileleri? Sonra ne olacak? Yardım etmek için ne yapabilirim?

Panik yapıyorsunuz çünkü kararlar aniden hayatları değiştirebilir. Bir noktada donduğumu hatırlıyorum. Eşime döndüm ve 'Ne yapacağımı bilmiyorum…' dedim. İlk içgüdüm ailemi ülke dışına çıkarmaktı ama annem ve kız kardeşim bana aynı şeyi söylediler. Annemin telefondaki ilk sözlerini çok net hatırlıyorum: "Şimdi gitmeyeceğim. Bu benim evim."

O gece Başkan Zelensky'nin halka seslenişini gördük. Bize Kiev'den ayrılmayacağını, topraklarımızı savunmak için bir araya gelmemiz gerektiğini söyledi. Bu bizim geleceğimizdi. Ülkemizin var olup olmadığı arasında bir seçimdi. Böyle bir anda bakış açınız, öncelikleriniz, tüm dünyanız değişir.

Gerçek başarı nedir?

Başarı nedir? Bir futbol maçı kazanmak mı? Şampiyonlar Ligi mi? Para kazanmak? İyi bir işin mi var? Bunların hiçbiri gerçek değil. Küçük sorunlar, küçük farklılıklar ortadan kalkar. Asıl başarı özgürlüktür, hayatta kalmaktır. 

Sadece birçok insan kalmayı tercih etmekle kalmadı, dünyanın dört bir yanından başkaları da topraklarımızı savunmak için tereddüt etmeden geri döndü. 20 yaşındaki çocukların köylerini işgalcilere karşı savunmak zorunda kaldıkları için saatlerce yolları kendi başlarına tuttuklarını duydum.

Şehre bombalar yağarken hastaneye yardım etmek için Irpin'e giden, ikisi de doktor olan bir karı koca bile duydum. Arkadaşlarına 'Bize bir şey olursa, çocuklarımıza bakmak için yasal hakkınız var' mesajı bile bırakmışlardı. Böyle bir şey sormak zorunda kaldığınızı hayal edebiliyor musunuz? Şehir yerle bir olurken o çift, günlerce hastanede kalarak insanlara yardım etti. Sonunda çocuklarına geri döndüler, ancak ülkelerine yardım etmek için her şeyi ortaya koydular. Bunun gibi çok hikaye biliyorum. Bunlar, kahramanların hikayeleri.

Çok acı hikayeler duyuyordum. Teyzem bir bombalama kampanyası sırasında dört gün boyunca bodrumunda mahsur kalmıştı. Annemin evine ancak Ruslar yarım gün durduğunda kaçabildi. Hayatını kaybeden yakın arkadaşlarım var. Kaosun ortasında yas tutacak zamanımız yoktu. 

"Sen bir asker değilsin, bağlantılarını kullan!"

Hala suçlu hissediyordum. Durumu görmek, topraklarımı savunmak ve ailemi kurtarmak için orada olmak istedim. Yardım etmem gerekiyordu. Anneme 'Geri geliyorum' dedim. Annem bana 'Andriy, burada ne yapacaksın ki? Sen bir asker değilsin. Olduğun yerde kal. Basına git, onlara olan bitenin doğrusunu söyle. Bağlantılarını kullan, para topla.' dedi. 
Annemi dinledim ve onu gururlandırmaya çalıştım. Sonraki günlerde, elimden gelen her şekilde yardım etmeye çalıştım.

Dünyanın her yerindeki insanların aynı şeyi nasıl yaptığını görmek inanılmazdı. Demokratik dünya bir aradaydı. İtalya, ABD, Almanya, dünyanın her yerinden insanlar beni arıyordu. Pek çok insan iyilik istiyordu. Kimse hayır demedi.

"Bu bizim hikayemiz!"

Ukrayna'daki insanlar özgür olmanın ne demek olduğunu biliyorlar çünkü bu ülkeyi birlikte yarattık. Bizimkisi eski bir hikayesi olan yeni bir ülke. Kültürümüz, dilimiz ve tarihimiz yüzyıllar öncesine dayanıyor ama biz bağımsızlığımıza ancak 30 yıl önce kavuştuk.

Özellikle benim kuşağımdan insanlar, Ukrayna'nın bizimle büyüdüğünü hissediyoruz. Onu asla kaybetmek istemeyiz. Benim hikayem, Ukrayna'nın hikayesi.

Bağımsızlıktan yıllar önce, çocukken Kiev'e aşık olmuştum, her hafta sonu futbol oynamak için tek başıma şehri dolaşıyordum. Dokuz yaşımdan itibaren oynamam gereken her yere otobüs ve metroyla giderdim. Çernobil felaketi olduğunda ve Kiev'den tahliye edildiğimizde babamın yanımda getirdiğim futbol toplarından birine nasıl bir Geiger sayacı koyduğunu, bunun normal radyasyonun 50 katı gibi göründüğünü hatırlıyorum. Daha sonra o topu yakmak zorunda kaldık! 

1991'de nihayet bağımsızlık geldiğinde, yaklaşık bir aydır Dinamo Kiev'in Moskova yakınlarındaki akademisiyle bir turnuvada oynuyordum. Otelimizde her gün haberleri izledim… Eve dönmek için trene bindiğimizde hala Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydık. Ama Kiev'e geldiğimizde... Bağımsız bir ülkeye gelmiştik!

Bayrakları hatırlıyorum. Her yerde mavi ve sarı... Herkes çok mutluydu. Lviv'de oynanan Ukrayna - Hollanda U16 maçında da aynı duyguyu hissettim. Bilmiyorsanız söyleyeyim, futbol Ukrayna yaşamının çok önemli bir parçasıdır. 1 numaralı spordur. 

EURO 2012 ve aradan geçen 10 yıl

Euro 2012'ye ev sahipliği yaptığımızda kaptan olarak çıktığımda herkes bir ulus olarak yapabildiklerimizle gurur duydu. Uzun bir yoldan gelmiştik. Turnuvanın ev sahibi olduğumuz haberini öğrenir öğrenmez oynamak için can atıyordum. Neredeyse 35 yaşındaydım. Sırtımdaki ağrıyla fiziksel olarak acı çekiyordum ama bunu asla kaçırmazdım! 

Ve Euro 2012'den sadece 10 sene sonra Rusya, ülkenizi işgal ettiğinde inşa etmek için çok çalıştığımız her şeyi kaybedebiliriz gibi görünüyordu. Bunun olmasına izin veremeyeceğimizi biliyoruz. 

Şu an savaş başlayalı 6 ayı geçti. Ordumuzun inanılmaz direnci ve dünyanın tepkisi ile hala burada olduğumuzu söyleyebiliriz. Bazı insanlar eve dönüyor. Futbol sezonu bile yeniden başladı. Normal bir yaşam için savaşıyoruz. 

Ama bu bitmedi. Kanalı değiştirme zamanı değil. Kusura bakmayın, bu her yerde olabilir. Herkesi etkiler. Bu sadece Ukrayna için değil, aynı zamanda tüm demokrasi için bir mücadeledir.

"Bu durum tekrar yaşanabilir"

Güvende olduğunuzu, buranın sadece uzak bir yer olduğunu, size gerçekten dokunamayacağını düşünerek bu yazıyı okuyor olabilirsiniz. Belki de kısa bir süre önce Ukrayna'daki birçok insan aynı şekilde düşünyordu. Gerçek şu ki, dünya bu şekilde çalışmıyor. Buradan ders çıkarmazsak bu durum tekrar yaşanabilir. 

Nisan ayında Kiev'e ilk döndüğümde Polonya'dan trenle geldim. İlk çarpan şey sessizlik... Ukrayna'da hiç trene bindiniz mi bilmiyorum. Oldukça gürültülü bir yolculuk olacağını bilirsiniz. Yüksek sesle konuşan aileler, koridorlarda koşuşturan çocuklar, kahkalar... Hiçbiri yoktu ama. Sessiz, boş yüzler. Savaş bölgesine giriyorduk. 

İstasyondaki peronda ailelerini bekleyen askerler gördüm. Birbirlerinin kollarında ağlayan anneler, eşler ve çocuklar. Aylar süren ayrılıktan sonra aileler yeniden bir araya gelmişti. Ondan sonra bir arkadaşımla Kiev sokaklarında saatlerce yürüdüm. Çocukluğumun mekanlarını görmek, hala ayakta olduklarından emin olmak, insanlara sarılmak, duygularını hissetmek istedim.

Bu benim şehrim, çocukken metroda dolaşarak tanıdığım şehir. Her köşemde bir hikayem ya da bir anım var. Ama şimdi her şey kapalı. Sokaklarda ne kadar az araba olduğuna inanamadım. Tek gerçek hava saldırısı sirenleri. Günde 6-7 kez çalan sirenler. İlk duyduğunuzda gerçekten şok ediyor.

"Bu bir film değil, gerçek!"

Çocukluğunuzdan hatırladığınız yerleri roketlerin mahvettiğini görmek sizi çok etkiliyor. Kiev'in dışında yıkım daha kötüydü. İkinci ziyaretimde Irpin'i gördüm. Bir zamanlar güzel olan bu şehirde şimdi hiçbir şey yok. Yerlebir olmuş. Borodyanka, Bucha, Hostomel... Hepsine gittim, hepsinde aynı durum var. Kendi gözlerinizle görmeniz gereken bir şey. Bu bir film değil. Bu gerçek hayat.

Dnipro'da, hastanenin çocuk koğuşlarına gittim ve 6-7 yaşlarında korkunç yaralar almış erkek ve kız çocukları gördüm. Evlerini vuran, bacaklarını, kollarını, ailelerini alan bombaların hikayelerini duydum. Dürüst olmak gerekirse, ikinci odadan sonra devam etmek istemedim. Daha fazla dayanamadım. Çok fazla hüzün... Bu bir savaş.

Peki ne için? Nedenini bulamıyorum. Bunu çocuklarıma veya mantıklı herhangi bir insana açıklayamam. Durum kritik. Temel hizmetlere erişimi olmayan, aşırı kalabalık, geçici konaklama yerlerinde yaşayan çok sayıda aile var. Ve yakında kış olacak.

Hala ülkede olanları ve yerinden edilmişleri desteklemek için bağış toplamaya ve bağışlara devam etmemiz gerekiyor. Ve olup bitenler hakkında doğruyu söylemeye devam etmeliyiz. Artık önceliğim bu. 

Bizi desteklemeye yardımcı olan diğer üst düzey sporcularla da tanıştım. Iga Swiatek ile Krakow'daki Ukraynalı mülteciler için yaptığı bağış toplama sergisinde tanıştım. Rusya'ya karşı tavır alan ilk sporculardan biri olan Robert Lewandowski'ye Dünya Kupası'na götürmesi için Ukrayna renklerinde bir kaptan kol bandı verdim.

Spor dünyasının etkisi

Spor dünyası, bu savaş söz konusu olduğunda fikirleri ve hatta politikaları etkileme yeteneğine sahiptir. Ben hala iyimserim. Karanlıkta bir ışık görebiliyorum. ilerleme görüyorum. Ülkem için bir gelecek görüyorum. Bunu çok net görüyorum.

Bu savaş bizi değiştirdi ama biliyorum ki en çok değer verdiğimiz şeyleri değiştirmedi. Burası bizim toprağımız, özgürlüğümüz ve geleceğimiz. Ortak hikayemizi birlikte yazmaya devam edebilmek için hayatta kalacağız.

İrpin ziyaretim sırasında gördüğüm bir şeyi daha anlatarak bitirmek istiyorum. Şehir eskiden güzel bir futbol stadyumuna ve yeni akademilere sahipti. Bombalardan sonra sadece bir saha kalmıştı. Belediye başkanıyla sahaların geri kalanını yeniden inşa etmek için bir bağış toplama girişimi hakkında konuştum ancak her yer moloz ve şarapnellerle doluydu. 
Her şeye rağmen, daha 12 yaşında olmayan çocukların birlikte top oynadığını gördüm. Bu çocuklar asla sahip olduklarıyla yaşamak zorunda kalmamalı veya bu koşullarda oynamamalı. Burası çocukların yeri değil. Ama yine de oradalar. Hala direniyorlar. İşte bence bu, Ukrayna'nın ruhu.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum