''Benim çocukluğum dün bitti''

''Benim çocukluğum dün bitti'' diyordu Uğur Meleke, Maradona'ya veda yazısında... Belki de birçoğumuz için gerçekten de öyleydi.

''Benim çocukluğum dün bitti''
27 Kasım 2020 - 02:58 - Güncelleme: 27 Kasım 2020 - 03:12
Diego Armando Maradona, bir futbol efsanesi, bir fenomen aramızdan ayrıldı. Bu vedaları kaleme almak da zordur, hele bir de El Diego'yu izleme şansına sahip olduysanız. Gazeteci Uğur Meleke de Maradona'nın aramızdan ayrılışının ardından, hem kendi hem de Maradona'nın hayatından kesitlerin olduğu bir yazı kaleme aldı.

'Maradona farklıydı. O bu sporu bir yerden alıp başka bir yere taşıdı. Messi’ye, Zidane’a veya Cruyff’a o muhteşem kupaları kazanırken çok iyi futbolcular eşlik etti. Oysa Maradona kazandığı kupalara öyle şaşalı kadrolarla değil, son derece mütevazı gruplarla ulaştı.'


Uğur Meleke'nin 'Benim çocukluğum dün bitti' başlıklı yazısı ile biz de bir kez daha Armando Diego Maradona'yı saygıyla anıyoruz.

''Evet, belki biraz geç kaldı, yıllar önce bitmeliydi; ama ister inanın ister inanmayın, Maradona yaşadığı sürece çocukluğum da devam ediyordu sanki.

Dün akşam üzeri hastanede tomografi sonuçlarımı beklerken aldım Maradona’nın ölüm haberini. Oysa mahallede Maradona-Maradona diye bağırarak meşin yuvarlağın peşinden koştuğum günler, sanki dün gibiydi. Çocukluğumda en sevdiğim hikâye, Maradona’dan 10 yaş küçük kardeşinin lakabının “El Turco” olmasıydı ve hep kendimi özdeşleştiriyordum o ufak çocukla.

Elle atılanı değil hep 6 kişiyi çalımladığı golü hatırlarım

Top Maradona’ya gelmişti. Zaten sadece top Maradona’ya geldiğinde heyecanlanıyorduk o sıralar. Sağ taraftan topu sürüyordu, Beardsley’yi geçti. Reid’i ve Butcher’ı çalımladı. Solunda Valdano’yu gördü, aslında ona pas atacaktı ama Fenwick yetişti arkadan. Fenwick, Maradona’ya yapıştı ve Valdano’yu görmesine imkân vermedi savunmasıyla. Maradona da driplingine devam edip Shilton’ı çalımlayıp atmak zorunda kaldı o golü... O gol, “Tanrı’nın eli”nden hemen sonraki goldü. Mehmet Arslan o golün Tanrı’nın değil bir sahtekarın eliyle atıldığı gerçeğini hatırlatır hep, İngiltere koçu Bobby Robson’la empati kurarak. Ben de zaten elle atılan o golü değil, dört dakika sonra 6 kişiyi çalımlayarak attığı diğer golü hatırlarım hep Maradona deyince.

Hayatın ona verdiklerini çevresine dağıtmayı biliyordu

1986 Dünya Kupası çeyrek finalindeki o efsanevi maçı canlı seyrettim. O sırada 6 yaşındaydım. Henüz okula gitmiyordum ama eğitimli bir ailem vardı, okuma-yazma biliyordum. Diego ise muhtemelen o yaştayken benim kadar şanslı değildi. Villa Fiorito adında bir gecekondu kasabasında gelmişti zira Dünya’ya. Tam sekiz kardeşiyle tek bir odada büyümüştü. Yağmur yağdığında çatıları akıyordu ve onları yağmurdan koruyabilecek bir babaları yoktu başlarında. Çünkü baba Don Diego gece çalışıyordu, sabaha karşı 4’te işte olması gerekiyordu. Simon Kuper’ın aktardığına göre 4 ablasını ve 3 küçük kardeşini plaja ilk kez götüren kişi Diego imiş. Futboldan ilk para kazandığında da Disneyland’e götürmüş kardeşlerini. Kalabalık bir ailede büyüdüğü için hayatı boyunca hiç yalnız kalmadı. Hep kalabalıkların içinde yaşadı. Gittiği her kente, Barcelona’ya, Napoli’ye ya da Sevilla’ya yanında kardeşlerini, kuzenlerini, arkadaşlarını da götürdü. Bir ordu gibi dolaşıyorlardı her yerde! Hayatın ona verdiklerini çevresine dağıtmayı biliyordu hep Diego.

Annesi futbolcu değil muhasebeci olmasını istiyordu

Diego'nun annesi Dona, Arjantin’de bir milli kahramandı, zira her zaman Diego’yu doğru yolda tutmaya çalıştı o. Diego 15 yaşında kulübünde, 16’sında milli takımda oynayabildiyse, 20 yaşından önce 100 resmi gole ulaştıysa, bunun sebebi biraz da kahraman annesiydi. Aslında içten içe Diego’nun futbolcu olmasını istemiyor, çocukları içinde en zekisi olarak gördüğü oğlunu bir muhasebeci olarak hayal ediyordu. Ancak idmanların başlamasına 5 dakika kala Diego’yu antrenman sahasına yetiştiren de hep oydu.

Ne Napoli ne de Arjantin onsuz bir şey kazanabildi

Diego gerçekten de çok zeki bir adamdı. Eminim ki futbolcu değil, muhasebeci olsaydı da o alanda Dünya çapında şöhrete ulaşabilirdi. Ancak neyse ki futbolu seçti, zira onun bu seçimi kendisinin değil futbolun şansıydı bence. Ronaldo, Van Basten, Zidane ya da Ronaldinho hepsi bu sporu çok iyi yapan futbolculardı. Ama Maradona farklıydı. O bu sporu bir yerden alıp başka bir yere taşıdı. Messi’ye, Zidane’a veya Cruyff’a o muhteşem kupaları kazanırken çok iyi futbolcular eşlik etti. Oysa Maradona kazandığı kupalara öyle şaşalı kadrolarla değil, son derece mütevazı gruplarla ulaştı. Ne 80’lerdeki Napoli, ne de Arjantin, onsuz bir şey kazanabilirlerdi. Maradona’yı futbolun diğer büyüklerinden ayıran en önemli unsur buydu belki de.
Elle attığı o golle İngilizler'in cüzdanını çaldığını düşünüyor
 
Maradona, Cristiano’dan daha az gol attı. Messi’den daha az asist yaptı. Xavi’den daha az kupa, Zlatan’dan daha az para kazandı. Ama onun derdi kupa ya da para kazanmak değildi hiçbir zaman. Ben onun 6 kişiyi çalımlayarak attığı golü severim mesela. Kendisi ise elle attığı golü tercih ediyor hâlâ. Çünkü o golle, Falkland’da ulusunu üzen İngilizler’in cüzdanını çaldığını düşünüyor Diego.

MARADONA’yı cebinde İngilizler’in cüzdanı, mazisinde tek başına kazanılmış bir Dünya Kupası ve kalbinde milyonların sevgisiyle sonsuzluğa uğurladık dün. Bu fani Dünya’ya veda etti efsane. Benim çocukluğum da onun vedasıyla bitti dün akşam 7 sularında. İtiraf etmeliyim ki, Dünya, onsuz benim için hep biraz eksik kalacak.''

Uğur Meleke'nin 'Benim çocukluğum dün bitti' yazısına ulaşmak için tıklayın

YORUMLAR

  • 0 Yorum