Maç kaybedersek Obradovic antrenmanda bizi öldürür
Fenerbahçe’nin yıldız oyuncusu, Ayşe Arman’a verdiği röportajda “Fenerbahçe taraftarı çılgın, kendini takımına adamış, ölüyor takımı için” derken, “Maç kaybedersek Obradovic antrenmanda bizi öldürür. İnsanların seyirci yokken bu sahada neler yaşandığını çok iyi anladığını zannetmiyorum!” ifadesini kullandı.
Fenerbahçe’nin EuroLeague zaferinin mimarlarından biri olan,
sarı-lacivertli taraftarların sevgilisi Amerikalı basketbolcu Ekpe Udoh, Hürriyet
gazetesi yazarı Ayşe Arman’a ilginç bir röportaj verdi.
Basketbol kariyerinden Fenerbahçe taraftarına, ailesinden Atatürk
sevgisine kadar birçok konuda dobra dobra konuşan NBA patentli oyuncu, koç
Obradovic’le ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte, Ayşe Arman’ın Ekpe Udoh röportajından çarpıcı
kesitler:
“Fenerbahçe
seyircisinin taptığı oyuncusun. Aranızda müthiş bir sevgi ilişkisi var. Nasıl
hissediyorsun?”
“Mükemmel! Onlara müteşekkirim. Sahadaki enerjimi seyirciden
alıyorum. Bir de blog’um var, Euroangle adı. Taraftarlarla, o blog üzerinden de
ilişki kuruyorum. Valla ne diyeyim, muhteşem bir şekilde coşuyoruz!
“Voleybol maçlarını
izliyorsun, futbol maçlarında Fener gol atınca seviniyorsun... Sen
Fenerbahçe’de bir oyuncudan çok sıkı bir Fenerbahçeli misin?”
“Tabii ki öyleyim! Ama aynı zamanda bu kulübün bir
oyuncusuyum. İzleyebildiğim kadarıyla da diğer spor dallarını takip ediyorum.
Çünkü çok keyifli! Fenerbahçeliler sürekli yeni şeyler deniyor. Amerika’da
benim alışık olduğum kulüplerden farklı...
“FENERBAHÇE TARAFTARI
ÇILGIN”
Burada taraftar çılgın, kendini takımına adamış, ölüyor
takımı için. Amerika’da öyle değil. Fenerbahçe’nin fiziksel olarak 30 milyon
taraftarı var, dünyadaki başka kulüpler bunun yanına bile yaklaşamıyor! Dünyada
en büyük kulüplerden biri! Taraftar, o kadar bağlı ki takımına, nereye gidersek
bizim yanımızdalar. Gerçekten hayranlık verici...”
“Daha önce böyle bir
şey görmedin mi?”
“Bu çapta değil. Bir miktar kolej liginde, birkaç kere de
NBA liginde. Ama asla buradaki gibi değil!”
“Sen yeri geliyor, 28 dakika sakat oynuyorsun. Bu
fedakârlığı neden yapıyorsun?”
“Obradovic gibi bir koçla çalışırken, kesinlikle kazanmak
istiyorsunuz; kaybetmek, bizim kitabımızda yazmıyor! O yüzden ben de her şeyimi
veriyorum...”
“Sen Nijerya asıllı
bir Amerikalısın. Ailenin hikâyesi nedir?”
“Babam 1983’te, annemse ondan iki sene sonra Amerika’ya
geliyor. Bir ağabeyim var, onunla birlikte. Ben ve üç kız kardeşim Amerika’da
Oklahoma’da doğduk... Geldiklerinde çok zorluk yaşıyorlar. Babamın hiçbir
diploması yokmuş. New York’tan Oklahoma’ya giderken bir de soyulmuş, parası da
kalmamış. Tırnaklarıyla kazıyarak, ailemize bir hayat inşa ediyor. Sonunda üniversite
bile bitiriyor.
Nijeryalı bir aile için, eğitim çok önemlidir. Birinci
sırada gelir. Daha doğrusu, inançlı olmak bir, eğitimli olmak iki... İnançlı
bir aile ortamında yetiştim. Tanrıya inanıyorum, dinler konusundaysa kafam
karışık. Ama bir yaradan olduğuna kesinlikle inanıyorum.
“OBRADOVİC DÜNYANIN
EN İYİLERİNDEN”
“Kariyerinde bir üst
seviyeye çıkmanda Obradovic’in etkisi ne?”
“Çok büyük. Koç bana özgüven verdi. Agresif olmayı, çıkıp
oyunumu oynamamı ve verimli olmamı sağladı. Oyun esnasında bizim farklı
yönlerimizi görebiliyor. Tartışmasız dünyanın en iyi antrenörlerinden biri.”
“Diğer koçlardan fark
ne?”
“O, ayrıntı virtuozu. Her şeyin, küçük ayrıntılarda gizli
olduğunu biliyor. O bir çılgın! Oyunu çok iyi biliyor, çok zeki. Her şeyini,
çalıştırdığı takıma ve bu spora veriyor. Koça hayran olmamak mümkün değil...”
“Fenerbahçe taraftarı
ayrılacağına dair endişe duyuyor...”
“Hayat böyle bir şey. Tabii ki bu her zaman bir olasılık.
Ama burada çok özel şeyler inşa etmeye başladım. Bırakmam için de gerçekten çok
olağanüstü bir şey olması lazım...”
“Kitaplarla ilişkin ne
zaman başladı?”
“Beş-altı yıl önce. Bırak kitap okumayı ben hiçbir şey
okumazdım. Bir gün Miami’de çılgın bir gece yaşadım. Uyandığımda kendimi çok
kötü hissettim ve baktım yakınımda bir İncil duruyor. Sanki bir mesaj gibiydi.
İncil’i okumaya başladım ve böylece kitap okumaya başladım.
“KÜRK MANTOLU MADONNA’YI
OKUDUM”
Sonra Paulo Coelho’nun ‘Simyacı’sını okudum. Tuhaf bir
şekilde gerisi geldi. Daha sonra kendime kitap kulübü kurdum. Okuduğum
kitapları paylaşmaya başladım. Kitap kulübünde ‘Okuduğunuz her şeyi sorgulayın!’
mesajı vermeye çalışıyorum. Hepimiz, her şeyi okuyan, sorgulayan insanlar
olalım. Ve bilgiye, birikime inanalım. Bilgi güçtür.”
“Türk romanlarından hangilerini okudun?”
“Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sını okudum, çok
sevdim. Gerçekten çok sıkı bir roman. Kızıyla da tanıştım. Şu ana kadar
okuduğum tek Türk yazar. Ayrıca edebi eser değil ama Andrew Mango’nun
‘Atatürk’ünü de okudum. Atatürk’le ilgili başka şeyler de okudum...”
“ATATÜRK’E BÜYÜK
SAYGIM VAR”
“Anıtkabir’e gittin ve
kalbimizi fethettin. Bunu kalbimizi fethetmek için mi yaptın?”
“Hayır, meraktan. Atatürk sevgim merak duygusuyla başladı.
Nereye gitsem, onun fotoğrafını görüyordum. Ben de onu tanımak istedim. Ve
okumaya başladım. İnanılmaz bir lider. Büyük saygım var. Birkaç günlük
boşluğumuz vardı, ben de Anıtkabir’e gittim. Aslanlı yoldan yürürken çok
heyecanlandım. Mozolenin olduğu yerden bakınca, her yere simetrik olarak
yerleştirilmiş Türk bayrakları görüyorsunuz. Çok etkilendim.”
“Türkiye’de en çok ne
yapmayı seviyorsun?”
“Basketbol oynamayı ve yemek yemeyi! Burada yemekler ilahi!
Amerika’dan çok daha taze. Üsküdar’daki İoki suşi lokantası öldürücü güzel.
Kadıköy’deki Çiya, Osmanlı mutfağından müthiş örnekler sunuyor. Eftelya da
bence deniz ürünlerinde çok iyi.”
“Maç kaybedince ne
yapıyorsun?”
“NBA’de maç kaybetmek dünyanın sonu değil. O yüzden buraya gelince, önce çok şaşırdım. Burada ölüm kalım meselesi! Biz de kaybetmemeye çalışıyoruz. Aksi halde Obradovic, antrenmanda bizi öldürür. İnsanların seyirci yokken, bu sahada neler yaşandığını çok iyi anladığını zannetmiyorum!”
YORUMLAR