YAĞIZ SABUNCUOĞLU

YAĞIZ SABUNCUOĞLU


Federasyon ve kural kitabı

12 Mayıs 2017 - 14:44

Türkiye'deki taraftar profili günden güne değişiyor ve içinden çıkılmaz bir hale doğru ülkece ilerliyoruz. Süper Lig'de dengeler o kadar çabuk değişiyor ki bugün savunduğunuz yanlış karar ertesi gün sizin aleyhinizde de veriliyor. Bir önceki kararda yanlışı savunup kendine göre doğrulaştıran kitle, bu kez kendi canı yandığında bir önceki yanlışı bu sefer çok farklı bir şekilde yorumluyor. Bu sebeple farklı renklere gönül veren taraftarlar, doğrularını gerçeğe göre değil de tuttukları takımlara göre belirliyorlar. Aslında en büyük tehlike burada başlıyor çünkü bunun sebebi de kutuplaşma olarak en ufak kıvılcımda su yüzüne çıkıyor. FEDERASYON KARAR ALIRKEN ŞAHISLARIN ETKİSİNE DEĞİL KURAL KİTABINA GÖRE HAREKET ETMELİ Taraftar şüphesiz bu futbolun için en önemli objedir ve onların var olduğu kadar futbol vardır. Fakat asıl buradaki büyük tehlike; futbolu yöneten kurumların da taraftar gibi düşünüp veya bir önceki kararının etkisinde kalarak aldığı kararlarla ligin seyrini ve takımların kaderini etkilemesidir. Doğrusunu söylemek gerekirse, her sezon öncesinde 'yok artık' dediğimiz şeyler sezon bittiğinde yaşanmış oluyor. El hareketleri, sahaya çıkış tünelinde yaşananlar, oyuncularla teknik adamlar arasındaki münakaşalar derken neredeyse her türlü aksiyonu 34 maçlık bir sezon içinde hep birlikte görüyor ve şahit oluyoruz. ÜLKENİN EN BÜYÜK SORUNU: STANDARTSIZLIK Son dönemlerde gerginlik ve tansiyon arttıkça yaşanan olaylarda her hafta yenilenip daha da üstüne koyarak gelişti. Van Persie'nin Beşiktaş ile oynanan kupa maçında başlayan bu son dönem furyası, Başakşehirli futbolcuların deplasman dönüşü basın mensuplarına saldırısıyla devam etti. Ardından ligdeki Beşiktaş - Fenerbahçe derbisinde Talisca'nın el hareketiyle şimdilik son buldu. Alınan kararlar arasındaki dengesizlikler ise aslında her takımın taraftarlarının haklı isyan etmesini sağlıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin; o ülkenin spor kurumlarına ait bir alanda herhangi bir sporcu fiziki müdahalenin içinde olduğu bir kavgaya karışıyorsa bunun cezası 1 maç değildir. Eğer o eyleme 1 maç verirsen bu kez başka bir X oyuncu tribünlere dilini çıkarıp, tahrikte bulunduğu anlarda her ne kadar hatalı olsa bile 3 maç ceza aldığında tepki çekersin çünkü ortada ceza standardın kalmamış olur. Hemen akabinde gelen maçta bir oyuncu bir diğer oyuncuya orta parmağını gösterdiğinde, basın mensuplarına saldıran oyuncuyla aynı kefeye koyup ona da 1 maç ceza verirsen neresinden tutarsan elinde kalacak bir karar vermiş olursun. Düz mantıkta bir insanı döven kişiyle, fiziki müdahalede bulunan kişiye verilen ceza hiçbir adalet terazisinde aynı olmaz. Sen hatayı da en başında yaparsan sonra alacağın her karar da yanlış olur, koltuğun sorgulanır ve ipin ucunu kaçırırsın. TAHRİK EDİLEN 1 MAÇ ALIYORSA TAHRİK EDEN NEDEN CEZASIZ KALIYOR? İsim isim bu konulara girmek çok yersiz çünkü bu isimler her hafta değişiyor ve güncelleniyor ama Talisca ile Volkan Demirel'in arasındaki en son yaşanan olaya bir parantez açmak gerekirse; Talisca'nın aldığı 1 maçlık cezaya 'Ağır Tahrik var o yüzden 1 maç' dersen, tahrik eden kişiye ceza vermezsen bu sefer yanlış içinde yanlış yapmış olursun. Adama sorarlar; 'E Talisca tahrik oldu orta parmağını gösterdi. Yok mu hiç bu tahrik edenin suçu?' diye... O yüzden Türkiye Futbol Federasyonu'na bağlı tüm kurumlar hiçbir zaman şahısların etkisi altında kalmadan kural kitabına ve hukuka göre hareket etmeli. Aksi halde bu görevin ne tarafsızlığı kalır ne de hukuka uygunluğu. Durum da böyle şekillenince aldığınız her karar doğru olsa bile sorgulanır, eleştirilir. Bu duruma gelen bir federasyonunda sağlıklı bir ortamda çalışması ne kadar mümkündür, tartışılır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum