EROL TOKSOY

EROL TOKSOY


A planı çalışmıyor

09 Eylül 2017 - 22:25

Ligimizin birbirine zıt karakterdeki iki takımının mücadelesi tahmin ettiğimin aksine oldukça yüksek bir tempoda geçti. Bir tarafta üzerinde taraftar, yönetim, basın adına nerdeyse 0 baskı bulunan bir proje takımı. Senelerdir aynı sistem ve çok saygı duyulacak bir taktik istikrarıyla, iyi mücadele eden, her sene eksik bölgeleri için nokta transferler yapan Başakşehir. Diğer yanda masörü bile konuşunca Türkiye gündemini belirleyen, arkasında 25 milyonun soluğunu hisseden ve 3 senedir sil baştan sistem değiştiren 10 yeni transferli Fenerbahçe.

Mossoro olmayınca işler değişti

İki takım arasındaki sistemsel farkları derinlemesine incelersek düşük tempo beklentimi daha net açıklarım. Bir tarafta Emre, Visca, Mossoro üçlüsünün her boş alanı milimi milimine değerlendiren hızlı pas üçgenleri kurup Elia ve Adebayor gibi oyuncuları pozisyona sokmak veya asist noktası haline getirmeyi amaçladığı bir ekonomik hücum takımı olan Başakşehir. Diğer tarafta top ne kadar çok bizde olursa o kadar az gol yeriz, ileride 7-8 kişi kısa yan pas trafikleriyle rakibin dengesini bozup sette bulacağımız iğne deliklerinden topu geçirirsek golü atarız diyen kontrol takımı Fenerbahçe.  Sorun şu: ekonomik hücum fırsatları bekleyen takım üzerine hızlı ve düzensiz gelinmesini bekler, top bende kalsın rakip seti bozayım diyen takım da üzerine hızlı ve düzensiz gelinmesini beklerken bunu yapacak tkaım yoktu. Bu senaryoyu bozan 2 önemli gelişme yaşandı. Birincisi bu sene eski gücünde olmayan Mossoro’nun oynamayışı. Bu Başakşehir’in bütün düzenini bozan bir gelişme. Çünkü Mossoro gerektiğinde Emre ve Visca görevi yapabiliyor. Fakat Başakşehir’deki kimse Mossoro görevi yapamıyor. Dolayısıyla Başakşehir kendi sistemi dışına çıkarak topu ileride daha geniş alanda ve çok kişiyle paylaşımcı kullandı. Bunun üstüne beklenmedik bir şekilde ilk gol erken geldi.(bu golün sebebi kornerde eşleşme hatası ve yeni kurulan defanslarda çok doğal bence) Normalde Başakşehir’in o dakikada pozisyona bile girmemesi gerekiyordu. Aynı şekilde gol yememek için top bende kalsın diyen takım da zaten her maç gol yediği için psikolojik olarak daha hızlı öne çıkmaya başladı. Bu sebepledir ki Başakşehir istediği kontratakları bulup önce Skertel’in çizgiden çıkardığı topla Fenerbahçe kalesini tehlikeye soktu. Ardından da Adebayor’la 2.  gol geldi.

2-0’da gerçek maç başladı

Fenerbahçe’de tribünlerin hala dolmayışın temel sebebi heyecansızlık ve kısırlık. Bunu teknik olarak açıklarsak Dakka 20 Fenerbahçe’nin kaleyi tutan şutu yok, dakka 30 hala yok. Fenerbahçe taraftarı her maç 5-0 bitsin istemiyor ama maç rkaip lehine 2-0 olduktan sonra kaleye Irma kasırgası gibi yüklenen Fenerbahçe’nin bunu maçın başından itibaren yapmasını düşlüyor. Aykut Kocaman da kendince haklı. Kısır hücum eden bir takım olarak erken gol yerse rakipler iyice kapanacağı için topu ve alanı rakibe bırakmak istemiyor. Ama defansın yıldızı Kjaer gittiği için her maç en az 1 çoğunlukla 2 golü bu felsefeye rağmen yiyor.  Dolayısıyla kalan bölümlerde mecburen ileri daha kalabalık çıkınca, sistemli ve taktik açıdan doğru oynanmasa da Dirar’ın ki türünden karambol golleri geliyor.

A Planı’nın zaafı

Fenerbahçe geçtiğimiz 4 maç boyunca ligde hiç bir rakibe karşı başladığı sistemle maçı bitiremedi. İşin kötüsü bu 4 rakip takımın da sistemi farklı. Yani A planı kimseye karşı çalışmadı. B planına geçince yani İngilizlerin “contain” bizimse kapatıcı veya kontrolcü dediğimiz sistemi bırakıp onların “fluid” bizim akıcı dediğimiz sisteme geçince gol ve goller gelmeye başlıyor. Sanırım bunun temel sebebi Fenerbahçe’nin hala Valbuena’ya alternatif hücum silahlarını geliştiremiyor olması. Valbuena oyunu dikine ve hızlı oynamaya alışık türde bir oyuncu. Bu özellik Isla hariç diğerlerinde pek gelişmiş durumda olmadığı için etrafında aynı hızda pozisyon geçişleri yaşanmıyor. Çoğu zaman Soldado veya Dirar 1-2 hamle gerisinde kalıyorlar Valbuena’nın. Aykut Kocaman bu durumlarda Atıf ve 2. Forvet gibi hamlelerini yapmaya başlıyor. Başakşehir maçında ikisini arka arkaya yaptı ve ikinci gol geldi. İlk golün aksine bu sefer karambolden değil korner sonrası uzak direkte kalabalık olmanın avantajıyla gole ulaştı. Rakip defansları çok hücumcuyla dağınık durmaya zorladığınızda kaleye giden boş koridorlar artıyor. Öte yandan rakip kendi sisteminin dışında bir hamleyle size karşı dış şutu denediğinde 3. Golü yiyip yine geriye düşmeniz B planına daha erken geçmeniz gerektiğini gösteriyor.

B planı A planı olmalı

Bence A planı yani kontrollü ve kısa paslı oyun stilinin temel özelliği sadece Barcelona, Juventus türü üst düzey takımlarda sık tekrar ve çok yetenekli oyuncuların varlığı sayesinde hızla topu paylaşarak rakibin dengesini bozması ve defansı abandone etmesi. Fenerbahçe’ de ise bunu yapabilecek oyuncu grubu daha tam oluşmadı. Oluşması için de sanırım seneye 7-8 transfer daha gerekecektir. Eldeki kadroya baktığımızda Aatıf , Valbuena, Guiliano, Soldado, Janssen hatta Dirar, Souza ve Mehmet Ekici de bu kontrollü kısa paslı sistemde ne kadar verimli olurlar soru işareti. Bunun yerine daha akıcı, daha düzensiz ama daha dikine bir oyunla daha sık pozisyona gireceklerdir. O vakit Fenebahçe daha erken goller atacak ve psikolojik olarak üstünlüğü ve momentumu ilk andan itibaren ele geçirecektir. Bu hem önümüzdeki sezonu soru işareti olan Aykut Kocaman’ı hem de sahadaki oyuncularını rahatlatacak bir önlem olabilir.

Eğer yanılıyorsam, en kötü ihtimalle Fenerbahçe maça 2 gol yiyerek başlar ve yine A planı’na döner.

Valbuena'ya uygulanan taktik

Futbol kamuoyuna not: Bir dönem Fenerbahçe’li Emre Belözoğlu üzerine uygulanan ve hakemlerin pek tınlamadığı “vur, kır maçın başında oyundan düşür” taktiği şimdi de Valbuena’ya uygulanmaya başladı. 4 lig maçında kendisine yapılan kartlık faullerin sayısı nerdeyse 20 civarında. Buna müsamaha gösterildikçe Türk Futbolu avrupa kupalarında bugünden ileri gidemez. Çünkü Avrupa’da bu tür kirli taktikler anında cezalandırılır.

Taraftara not: Futbolun Obradoviçi maalesef yok. Ona yakın birinin gelmesi içinse sadece Aykut Kocaman’ın gitmesi yetmez.

YORUMLAR

  • 1 Yorum