TURGUT ÇELİK

TURGUT ÇELİK


Umudu canlı tutmanın yolu

22 Ağustos 2017 - 21:52

12 Ağustos’tan 20 Ağustos’a…

Önce, İzmir’de Göztepe beraberliği…

Sonra, Üsküp’te “tur”u zora sokan Vardar yenilgisi…

Lig’in ikinci maçında Kadıköy’de Trabzon beraberliği…

Sonuçlar, büyük beklenti içine olan taraftar açısından hiç de iç açıcı değil. Lig’de işin başında olunması bir “teselli” gözükse de, Vardar’ı geçememek, Avrupa’dan uzak kalmak olacaktır.

Yani?

Galatasaray’ın akıbetine uğramak…

*****

Hazırlık maçları dahil resmi maçlar da gösterdi ki, Fenerbahçe’de alışık olmadığımız bir sorun, kaleci sorunu var. Böyle giderse, puanlar, keleci/ler yüzünden buharlaşacak!

Ayrıca, kimi oyuncuları dinlendirmek yerine onlarda ısrar edilmesi, farklılık yaratılmazsa, bu kez, “acul” taraftarla Aykut Kocaman’ı karşı karşıya getirebilir.

Bunun tehlikeli olduğunu söylemek, övünülecek bir saptama değildir.

“Verimsizler”de ısrar etmek, forma bekleyenleri de ruhsal bakımdan olumsuz yönde etkileyebilir.

(Öyle diyoruz ama, tek işi kafasını ve ayaklarını çalıştırmak olanların “moral” bozukluğu gibi bir “bahane”ye eğilimli olmaları “kusur” örtmekten öteye gitmez.

Bir insanın “iyi, saygılı” gibi sıfatlarla anılıyor olması başka, işini/ görevini hakkıyla yapıyor olması başka. İyi sıfatlara sahip olmak, bir iki yanlışın hoş görülmesini sağlar, ama bu yanlışlar genele “zarar” veriyorsa, hoşgörü/ bağışlama sınırı aşılmış olur.)

*****

Trabzonspor maçı öncesi mi?

Tribünler, ekran başındakiler, “medya ağzı”yla söylersek “şok” oldu! Çünkü  taraftar, Trabzonspor karşısında, Giuliano ve Soldado’yu izlemeyi bekliyor/du.

(Futbolcu hazır değilmiş; bunu anlamak değil, anlatmak zor! Sanki antrenmana her çıkan, hazır oluyor da…)

“Birbirini tanıyanlar”la başlamak, soru işaretleriyle kafaları karıştırdı!

Yılların kalecisi, tek başına maç kurtaran durumdan maç veren duruma gidiyordu!

(Volkan Demirel’in bu durumuna en çok, “sabık” teknik adam seviniyordur! Oysa Volkan için yeni gelenin gözüne girmek fırsatı doğmuştu.)

Sonrası?

“Bekleyelim, görelim” diyenler, skordan “kerhen” memnun kalmış; içlerinde işlerin düzeleceği umudu yeşermişti. Çünkü ikinci yarıda, taraftarın coşturmasıyla skoru değiştirme çabası ve beraberliği kurtarma, 20 yıldır Kadıköy’de “yenilmezlik unvanı”nı bir ileriye taşıdı. Hele, Souza, ayağına gelen son fırsatı değerlendirseydi, iki puan giden değil, son saniyede gelen olacaktı.

Beraberlik yeter mi?

Aykut Kocaman, “verimsiz”, ama iyi niyetli olduklarından kuşku duyulmayacak futbolculara görev vermek yerine, onları dinlendirme yolunu seçmelidir. Çünkü onlarda ısrar etmek, onların daha da yıpranmasına, taraftarın gözünden düşmesine, en kötüsü de, sürekli protestoyla karşı karşıya kalmalarına yol açabilir.

Taraftar mı?

Taraftar, gönülden bağlıysa, “hatalı” gol yedi / yendi diye, kalecisine / futbolcusuna top geldiğinde onu ıslıklamaz. Islıklama, mahçup olanı yeni “hata”lara götürebilir.

Zaman içinde takım taraftar “profil”i de değişiyor; ne yazık ki bu değişmede “destek”, yerini “köstek”e bırakıyor. Kuşkusuz, kimsenin ne ölçüde / içten taraftar olup olmadığı sorgulamak kimsenin haddine değil; ama her koşulda rakibe karşı takımını, dolayısıyla futbolcunu sessiz kalarak kollamak da, taraftar olarak, bir “büyüklük”tür.)

*****

Taşlar, zaman içinde yerine oturacaktır.

Bugün başını alıp gittiği sanılanların güçlerini koruyacaklarını söylemek, mümkün mü?

Konumuz Fenerbahçe olduğuna göre soru da şu:

Aykut Kocaman, takımı ne zaman toparlayacak, taraftarı mutlu edecek sonuçlar ne zaman gelecek?

“Zaman” dediğimize göre, yanıt olarak ilk akla gelen,“zamana ihtiyaç var”dır. Kuşkusuz bu da bir başka soruya yol açacaktır:

Zaman, her şeyin ilacıdır, ama zaman sığınmak bir tür kaçış değil midir?

Sorular, sorulara yol açacağı için, bize düşene sıra geliyor demek:

Fenerbahçe’nin şimdi ne yaptığından çok, Lig’in ikinci yarısında ne yapacağı bizi düşündüren. Ayrıca, birkaç yıldır “başına gelenler”e bakıldığında, bu yıl neyle karşılacağı da…  Toparlarsak, “yan yollar”dan gelen olumsuzluklara aldırmadan, ikinci yarıda veren değil alan; yılgınlık görüntüsü çizen değil, direnme öyküsü yazacak bir Fenerbahçe, bugünleri unutturur.

Daha işin başında demek, “bahane” sayılsa da, yapacak daha çok iş var demek de, umudu diri tutmak, geleceğe taşımaktır.

Şu perşembe beklenen elde edilirse, şimdilik hızlı gidenlerin ileride puan/lar yitireceği varsayıldığında, ilk iki maçta giden 4 puanın üzüntüsü, kendiliğinden hafifler.

Şimdilik şu futbolcu şöyleydi, bu böyleydi gibisinden olumsuzlukları bir yana koymak gerekiyor.

Taraftar, Trabzonspor maçında görevini yaptı; şimdi sıra futbolcularda…

Öyleyse?

Son söz:

Vardar maçı, büyük bir olasılıkla tribünleri yine dolduracak coşkulu taraftarı sevindirme, umudu canlı tutuma maçı olmalıdır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum