TURGUT ÇELİK

TURGUT ÇELİK


Hani, Fenerbahçe İçin Zorlu Maçlar Geride Kalmıştı?

11 Ekim 2019 - 13:31

Süper Lig 2019-2020 Fikstürü çekildi, “korku” salındı:

 

Fenerbahçe’ye zorlu fikstür.

 

Gerekçe?

 

Yukarıdaki cümlede!

 

Galatasaray maçı geride kaldı, “rahatlatma” lafları başladı:

 

Zorlu fikstür geride kaldı!

 

Amaç?

 

Psikolojik yönden vurmak, gevşetmek; övüyor, Fenerbahçe’yi seviyor görünmek…

 

Ama aslında “tuzak” kurmak!

 

“Tuzak”, hem açıkça hem gizlice kurulur; ikincisi anlaşıldığında iş, işten geçmiş olur!

 

 

*****

 

Fenerbahçe, altıncı haftada Galatasaray maçını geride bırakınca rahatladı!

 

Kime göre?

 

Kuşkusuz bize göre değil. 

 

“Göre”nin kapsamına girenler, Fenerbahçe’nin ilerlemesini değil de tökezlemesini isteyenlerdir. 

 

Fenerbahçe’yi överken aslında yerenler; Fenerbahçe’de belli bir  taraftar kesiminin  ağzına bir “parmak bal” çalanlar.

 

Bir övgüyle, arada bir de Galatasaray’a çakıldığı mı, bir “ufaklık” bitirmiş misali kendinden geçen, renkli rüyalara dalanların unutkanlığına güvenenler…

 

Ne deniyor/du?

 

Yineleme olacak ya, yeniden değinelim:

 

Zorlu maçlar geride kaldı. 

 

Lig başlamadan denen ise, Fenerbahçe’nin ilk maçları zor. 

 

Takımların gücünü gösterecek maçlar daha oynanmadan, sadece adlara bakarak ahkâm kesmek, bize özgü… 

 

Ağızlardan çıkan, duyguları okşayan ya da rakipleri yeren sözlere, dört elle sarılan çok oluyorsa, düzeni kuran, istediği gibi kurmuş oluyor zaten. 

 

*****

 

Golü yedikten sonra, sakatlık dışında, oyuncu değiştirmede tercih, ister istemez gole yönelik değişiklik oluyor. 

 

Böyle olunca da, aksayanlarla devam ediliyor. Bunun tehlikesi de yeni gollere “davetiye” çıkarmak…

 

Oysa yenen gollerde savunma hataları açık.

 

Ersun Yanal’ın  yapması gereken, kulübeye mahkûm ettiği 3 stoperden yararlanması…

 

Sözün kısası, Ersun Yanal, inatla sürdürdüğü tercihlerle Fenerbahçe’ye kötülük yapıyor.

 

Yenen golde, toplu gevşekliğin en son halkası Jailson, golü atan Ufuk Akyol’un önünü öyle bir güzel açtı ki…

 

Oysa yapması gerekeni/ engellemeyi, yani faul yapmayı akıl edemedi!

 

*****

 

Fenerbahçe oynamadı mı yani?

 

(Böyle diyenler olabilir. Buna kanıt olarak da, Fenerbahçe’den yana olan sayısal verileri, sözgelimi yüzde 75 topla oynamayı örnek gösterebilir

Doğru da, gol atma üstünlüğü sonucu belirlediğine göre, söz bitmiştir.)

 

Fenerbahçe bastırdı, bastırdı, bastırdı…

 

Kaleci Boffin'in zorda kaldığı kaç pozisyon var?

 

Ama Altay Bayındır’ın kurtarışlarını gördük.

 

Antalyaspor, 6. dakikada golü bulunca, kapandıkça kapandı. Ama açılınca da gol atacaklarını gösterdi. En önemli fırsatlarından birini de, topu  kale çizgisinden çıkararak önleyen ise Vedat Muriç oldu.

 

Antalyaspor, ikinci golden oldu.

 

Ne ilginç değil mi?

 

Gol atacak adam, gol kurtarıyor.

 

(Bir başka ilginç olan da, Vedat Muriç’in, Fenerbahçe'nin durumu 1-1’e getirmesini sağlayacak, geliyorum diyen golü, bir şansızlık, önlemesiydi.)

 

Ya aksayan Fenerbahçeli futbolcular?

 

Sahada gezinen, verimsiz olan futbolcuda hiçbir zaman suç bulmam. Asıl suç, sahada gezinmesini seyreden ya da gezineceğini bile bile oynatandadır.

 

*****

 

Maçın kahramanı hakemdi demek istemiyoruz; çünkü hakemler Fenerbahçe’ye karşı hep öyle.

 

Hakemler, eski yıllardan kalma alışkanlıkla, en rahat maçlarını Saracoğlu’nda yönetiyorlar. Yıllarca,“en has taraftar” diye tribünlere koşanlar, hakemlere az mı cesaret verdi, yardımcı oldular?

 

Dünden kalma cesaretle sahaya çıkan hakemler, bir de arkalarında MHK’yi bulunca, penaltını da vermez, yanlış düdük de çalar; iş işten geçtikten sonra senin yanlışlarına göz yumar!

 

Ne sahadaki hakem Yaşar Kemal Uğurlu, ne de VAR’daki Fırat Aydınus, elle açıkça oynamaya penaltı diyemedi.

 

Erman Toroğlu’nun bile, devre arasında üstüne basa basa penaltı dediği penaltıyı vermeyerek, büyük bir olasılıkla, cesaret aldıkları MHK Başkanı Zekeriya Alp’i memnun ettiler!

 

Fenerbahçe yönetimi, genel olarak söylersek, TFF cephesinden gelen mesaj niteliğindeki kararları iyi anlamalı, ona göre etkili önlemler almalı, tepki göstermeli. Ama bundan önce, “iç”e bakmalı, bir düzen vermeli.

 

Fenerbahçe’nin hem içeride hem dışarıda işi zor; zoru başarmak da Başkan Ali Koç’a düşüyor.

 

*****

 

Sona Doğru…

 

Üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilere hep şunu söylerdik:

 

Akıllı olan değil, aklını kullanan kazanır.

 

Bir teknik adam için geçerlidir bu. Teknik direktör, elindeki futbolcuları içeriden ya da dışarıdan onun bunun gönlü hoş olsun diye  kadroya almaz, aldıklarını yine aynı düşüncelerle sahaya sürmez. 

 

Ayrıca, biten maçı değerlendirirken, sakat futbolcular olsaydı skor farklı olurdu gibi sözler söyleyeceğine, kulübeyi niye “gözaltı yeri” gibi gördüğü üzerine de bir iki söz söyler.

 

Sadece “Şampiyon olacağız” demekle olmaz!

 

“Şampiyon olma”ya uygun oyun gerekiyor. Bunu da elindeki futbolcuları en verimli biçimde kullanarak teknik direktör yapar.

 

Sözgelimi binde bir oyu alan bir partinin, rüyada bile zor görülecek, ”iktidar olacağız” türünden sözler söylemesi, belli bir kesimi/ azınlığı ayakta tutar ancak.

 

Lafa bakılmaz, eyleme/ işe bakılır.

 

Son söz:

 

Fenerbahçe’nin hem içeride hem dışarıda işi zor; zoru başarmak da Başkan Ali Koç’a düşüyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum