TURGUT ÇELİK

TURGUT ÇELİK


Bir "diriliş" olursa, bugün söylenenler unutulur gider

03 Ekim 2018 - 00:21

O gitsin, bu gelsin!

Yıllardır Fenerbahçe’de içte başlatılan, dışta körüklenen kavganın sloganı!

Yıllardır bu kavga, daha düne kadar, Aziz Yıldırım, zaman zaman Aykut Kocaman ve kimi futbolcular üzerinden yürütüldü.

Bugün de Cocu “hedef”te…

Cocu gitsin; çünkü başarısız.

Çıktığı 10 resmi maçın dökümü: 6 yenilgi, 2 galibiyet, 2 beraberlik. Süper Lig’de 7 maçta, 4 yenilgi, 2 galibiyet, 1 beraberliğin karşılığı  7 puan.

Yani maç başı 1 puan…

Başarısızlık, kuşkusuz, şampiyonluktan uzaklaşma kaygısına götürür.

Fenerbahçe’de “tepe”den esen rüzgâr neydi?

“Biz şampiyonluk sözü vermedik.” 

“Hedef” neydi?

Ekonomik yönden sorunsuz, yetiştirdiği gençlerden gelir sağlayan bir kulüp yaratmak; ardından, gelecek yıllarda sağlanacak şampiyonluklar…

O zaman?

Cocu’yla ya da bir başkasıyla şampiyonluktan uzaklaşacak olmanın örtüşmesinde bir uyum olması güzel değil mi?

*****

Cocu gitsin mi?

Cocu’nın gitmesi yetmez; Cocu giderse, ardından Comilli’yi de sürükler.

Bugünkü olumsuzluklarda “O gitsin, bu gelsin”e uyulması ya da öyle gözükmesi, abartı olmasa gerek. Gerçekten, taraftarın isteğine uyuluyor mu uyulmuyor mu, orası bizim aklımıza o kadar yatmıyor. Ama kendi isteklerinizi “taraftar istedi de…” diye sunarsanız, taraftarın önü açılmış olur. Her hoşnutsuzlukta, her kafasının atmasında, taraftar, şimdi olduğu gibi sizin getirdiğinizi hemen göndermenizi ister.

Niye?

Gerekçe hazır:

Biz istedik öncekini siz gönderdiniz, getirdiğinizi istemiyoruz, bizim istediğimiz olsun.

Sonra?

O da başarısız olursa, onu da istemeyiz.

*****

Fenerbahçe’ye yeni gelenlerin katkısı ne?

Bir iki güzel çalıma bakıp geneli görmezlikten gelmek, yeni gelene olumlu not vermeyi gerektirmiyor. Başka takımlarda yeni gelenler, tozu dumana katıyor! Abartılı bir deyiş de olsa bu, Fenerbahçe’dekilere göre katkılarını kimse yadsıyamaz.

Yeni gelenlerdeki ısrar, gerçekten Cocu’nun kararı mı?

Cocu’nun özgür olduğunu söyleyebilir miyiz?

Başkalarını bir yana bırakalım, maça gelenlerden bir bölümüne gösterilen hoşgörü, sırt sıvazlama, futbolculara gösteriliyor mu?

Yenilgi sonrası kaptanlar olarak Mehmet Topal ile Volkan Demirel’in Comolli eşliğinde, Fenerbahçe için ayrılan yere gelenlerden özür dilenmesi için götürülmesi, kimilerinin bu iki futbolcuya hakaretleri, futbolcuların “yem” olarak kullanıldığını, böyle giderse kullanılacağını göstermesi hoş mu yani?

(Herkes, konumu ne olursa olsun, en tepeden en aşağıya, haddini ve nerede duracağını  bilmeli. İşleri yoluna koymak, düzene sokmak, kurumsal kimliği temsil edenlere düşüyor. Bu kimliği temsil edenler, çevreye “mavi boncuk” dağıtarak, aşırı ve gereksiz hoşgörü ile işleri içinden çıkılmaz duruma sokabilirler.)

*****

“Değişim” güzel bir sözcük, albenisi var; hemen insanı etkiliyor.

Ama sıra uygulamaya geldi mi, “değişim”, birçok “değişmek”e bağlı olduğu için, bunlardan ters işleyenler olursa, bambaşka bir boyut kazanabilir. 

Söylenen, umulan, beklenen başka, uygulamada ortaya çıkan bambaşka olur. Düş kırıklığı başlar, pişmanlık gelir kapıya dayanır, sabırlı olan bekler, yerine göre susar; ama sabırsız, öncesinde ve sonrasında duyguların tutsağı olan, köpürür de köpürür.

Sorunlar çözülecek diye umutla bekleyenleri düştükleri olumsuzluktan kurtarmak, umut verenlere kalıyor.

Aksayan ne?

Güvenilerek verilen sorumluluğu taşıyacak olanın “kapasitesi”, başta nasıl olur da ölçülemez?

Görünen, her zaman gerçek olmadığı gibi, onun altında yatan da, bakan tarafından hemen görülemez!

*****

Sona Doğru…

7 maçın verilerine bakarak kestirip atan çok:

Cocu gitmeli; bu görevin üstesinden gelemeyeceğini gösterdi.

Fenerbahçe’nin yenildiği takımlar (Göztepe, Malatya, Kayserispor, Rizespor), “tepe” mücadelesinde gerçek rakipleri mi?

Sırada Başakşehir maçı var. Onu dışarıda Sivasspor, içeride Ankaragücü maçları izleyecek; 02 Kasım’da dışarıda Galatasaray maçına gelecek sıra.

Cocu, bu maçlarda da olmalı. 

02 Kasım’da gidişin rengi iyice belli olur. Durum/ fark değişmedi ya da daha da kötüye gittiyse, giden gider. 

Bir “diriliş” olursa, bugün söylenenler unutulur gider. 

O zaman?

Son söz:

Özellikle bizim dediklerimiz havada kalmışsa, toplum olarak “unutma”  huyumuz depreşir; hiçbir şey olmamış gibi davranmayı ve ahkâm kesmeyi sürdürürüz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum