TURGUT ÇELİK

TURGUT ÇELİK


Yolu uzatmayan, ömür uzatan maç

22 Aralık 2019 - 21:53 - Güncelleme: 22 Aralık 2019 - 22:13

Bir tarafa gidecek 3 puan, bir yanda şenlik, bir yanda gürültü patırdı demek… Sonuçta hakem etkisi varsa, oklar hakeme yöneltileceği için, kendisini kurtarmak isteyenlerin sesi, gürültü patırtıyı bastıracaktır!

Ersun Yanal da Abdullah Avcı da “av” peşinde!

Avcı, aynı zamanda “unvan”; Ersun Yanal ise Fenerbahçe’nin “Kadıköy’de yenilmezlik ünvanı”nı sürdürme peşinde…

Beşiktaş, Kadıköy'de en son, 17 Nisan 2005 tarihinde 4-3'lük skorla kazandı. O tarihten beri Beşiktaş galibiyet göremedi.

Bu alıntı, “Cüneyt Çakır: Sonuç Belirleyen Canlı Alet!” başlıklı yazımızdan…

**** 

Garp cephesinde yeni bir şey yok!

Geleneksel hal sürdü, Beşiktaş’ın Kadıköy’de galibiyet özlemi bir başka bahara kaldı. Ersun Yanal da Kadıköy “avcılığı”nı sürdürdü. “Tepe”deki Sivasspor’la puan farkı, Sivasspor’un Ankara’da Gençlerbirliği’yle berabere kalmasıyla 6’ya düştü.

Beşiktaş galibiyeti, Fenerbahçe’nin yolunu uzatmadı kısalttı, Ersun Yanal’ın ömrünü uzattı! 

Fenerbahçe, Beşiktaş’ın bir puan üstüne geçti.

Gelen 3 puanla Fenerbahçe’de şenlik var.

Gelmeyen 3 puanla Beşiktaş’ta gürültü patırtı var demek, abartılı olur ancak. Çünkü Beşiktaş, geleneksel hal alan duruma dünden razı, kendini hazırlamış olmalıydı!

*****

3 puanın gelmesi Beşiktaş’a “tarih” yazdıracaktı; onlar için bir beraberlik güzel bir sonuç olabilirdi.

Evet, Kadıköy tarife diye adlandıracağım sonuç, Fenerbahçe’yi rahatlattı. Ama herkes bilir ki, bir çiçekle bahar gelmez. Bahar, havasıyla, kokusuyla, ağaçlarda ve toprakta açan renk renk çiçekleriye gelir.

“Hava, koku, çiçekler”in karşıladığı goller, gollerle gelen puanlar, sonuçta puan tablosunun tepesindeki ışıldamadır.

Fenerbahçe’de böyle bir ortamı sağlayacak, o özlenen baharı getirecek, sözleriyle değil de, sahadaki gücüyle, kale ağlarını sürekli ziyaret ettirecek bir “söz sahibi” var mı ?

Umut, ömrü uzatan, yaşama bağlayan olduğu sürece hiç bitmez.

(Fenerbahçe için her zaman övünme payı olan Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’a uzun yıllardır Kadıköy’de yenilmeme, ne yazık ki, sıra şampiyonluğa geldiği zaman, bunların puan tablosuna fazladan bir katkısı, moda deyişle “bonus” olmadığından, şu soru nasıl olur da önem taşımaz?

Kadıköy tarifesinin sürmesi mi, yoksa sürmeyen bu tarifeye karşın şampiyon olmak mı önemli?

Soruya şöyle yanıt verenlere diklenen, ağzını bozanların ağzı eğilir:

Kadıköy tarifesi sürmesin, o takımlara yenilelim, ama sonunda ipi göğüsleyen biz olalım.)

**** 

Ersun Yanal, oyuncu tercihleri kendine özgü, bildiğinden vazgeçmiyor.

4 stoperden Sadık sakat. Sahada Serdar Aziz var. Onun yanında Zanka, Ramiz değil de, orta alan oyuncusu Jailson. Ersun Yanal, kendi yerinde oynatma gereğini duymadığı Jailson’un zorunluluk duyunca “joker” olarak düşünüyor.

Stoper bölgesinde Gustavo’yu da görüyoruz.

Ersun Yanal’ın bu konudaki tercihinde bir bildiği var demek yeter mi? 

Anadolu takımları diye adlandırılanlar, nasıl ki Fenerbahçe’ye bilenmiş olarak oynuyorlar, Fenerbahçe de Beşiktaş karşısında öyle bir havadaydı. 

Demek ki ciddiye alınınca oluyormuş.

Fenerbahçe, ilk yarıdaki oyunuyla Beşiktaş’ı bocalattı. 

Fenerbahçe’nin ilk golü, pozisyon üzerinden 4 dakika geçtikten sonra verilen penaltıdan geldi. 

Hakem Cüneyt Çakır, önceki olumsuz örnekler göz önünde tutulduğunda, ekran başına gidince merak uyandırmadı değil. 

Penaltı golü, ardından Olan Tufan güzel golü, Fenerbahçe’yi rahatladı. İlkyarının sonunda gelen gol de, Beşiktaş’ın soyunma odasına rahat gitmesini sağladı.

(İlk yarının en ilginç pozisyonu neydi derseniz, o da kaleci Altay’ın acemiliğinden kaynaklanan pozisyondu:

Burak Yılmaz ofsayta düştü; top, Altay’da kaldı. Cüneyt Çakır, tamam, dedi; yan hakem de aynı karşılığı verdi. Gel gör ki Altay, ofsayt diye topu yere koydu, atış yapacak. Yılların Burak Yılmaz’ı fırsatçılığını haklı olarak gösterdi, topu kapmak için hareket etti, Altay yattı, topu aldı. Cüneyt Çakır da doğal olarak serbest atış verdi. Atış boşa gitti.)

Beşiktaş, ikinci yarıya daha canlı ve atak başladı. Burak Yılmaz’la beraberlik golü fırsatını yakaladı, Fenerbahçe savunması uzun süren tehlikeyi atlattı.

Sonra?

Fenerbahçe’nin üçüncü golü Vedat Muric’in ayağından geldi. 

Fenerbahçe, daha fazla gole gereksinimi varmış gibi oynamaya başladı. 

Beşiktaş’ta Caner’in tehlikeli serbest atışlarında sadece bir gol geldi.

*****

Sona Doğru… 

Şimdi ne diyeceğiz? 

3-1’lik skora bakınca, Ersun Yanal oyunu okuyor; Fenerbahçe, işi ciddiye alınca oluyor.

Ya Cüneyt Çakır?

Avrupa’da maç yönetme havasındaydı desek abartmış mı oluruz?

(Bu lig, daha çok su kaldırır. İnişler çıkışlar, takımları alır birden yerden bir yere getirir. Kış koşulları, sakatlıklar, cezalılar, çok şeyi değiştirebilir. İçeride kazanan, dışarıda kazanmayı becerirse, yol alır.)

Son söz:

Bir çiçekle bahar gelmese de, bir çiçeğin verdiği baharın eli kucağında umudunu yaşamak da güzel… 

YORUMLAR

  • 0 Yorum