TURGUT ÇELİK

TURGUT ÇELİK


Kadıköy koşullanması

22 Eylül 2017 - 19:07

Koşullanmak, kimine güven verir, kimine güvensizlik… 

Güvensizlik, çıkılan yolda adımların geri geri gitmesi demektir. Giden, benzer “akıbet”e uğramamak için ağırdan alır. Sanır ki geçen zaman, kendisini kurtaracak! 

Oysa güven üzerine koşullanan, “nasıl olsa istediğim olur”la yürür, bazen de boş bulunduğunun farkına varınca ayıkır, toparlanır.

Kestirmeden gedelim, varalım menzile:

Kadıköy’e gelen “Futbolun Büyükleri”, ötekilerinin duyduğu değil de sahaya yansıttıkları “güven”i yıllardır yansıtamaz. Çünkü yıllardır bir türlü galip gelememe, ayaklardan önce, kafalara dolanır. Bu da, geleni “aman yenilmeyelim de ne olursa olsun”una bağlanmaya götürür. Yenilmeyince de kimilerinde aşırı sevince yol açar.

Kadıköy’e ilk kez gelecek olanlar da “geleneksel durumu” değiştirmek, bir “ilk”e imza atmak umuduyla sahaya çıkarlar. 

“Kadıköy’ün Efendisi” ise, o an için varsayılan güçsüzlüğünü unutur!

(Her iki takımda eskilerden ve yenilerden yerinde sayan ve parlayanların cumartesi ne yapacaklarını, nasıl etkili olacaklarını koşullu cümlelerle “analiz etmek”, mümkün. Denenler, söyleyeni haklı çıkaracağı gibi yanıltabilirdi de…)

*****

Maçlar, çoğu kez, iki kişinin mücadelesi gibi yansıtılır.

Şimdi mi?

Olumsuz yönde koşullanmış bir Beşiktaş ve Şenol Güneş, öte yanda olumlu yönde koşullanmış  Fenerbahçe ve Aykut Kocaman var.

Sayısal veriler, Kadıköy’e her gelişte gündeme getirilince, gel de, niye koşullanma var, de!.

(Beşiktaş, Kadıköy'de en son 2005’te galip geldi; yani 12 yıldır galibiyete hasret…

Ya Şenol Güneş?

Trabzonspor, Boluspor, Antalyaspor, Sakaryaspor, Bursaspor ve Beşiktaş’ın başında Kadıköy’e geldi; 28 yılda lig maçlarında hiç galibiyet sevinci yaşayamadı. 19 maçta 5 beraberlik, 14 yenilgi var.)

*****

Bakmayın koşullanmış olmaya; birinin güvensizliğine, öbürünün aşırı güvenine…

O zaman neye bakacağız?

Önce, “Kadıköy’e yolu düşmüş aslan” havasına bürünen kimi hakemlere…

(Düdük, nasıl çalacak ya da niye çalmayacak!.

Bayrak, nasıl kalkacak ya da niye kalkmayacak!.)

Devamında, oynamaya değil de oynatmamaya geldiğini gösteren, hakemin göz yumacağından cesaret alan, kural dışı hareketleriyle göze batan kimi futbolculara…

Dokunulmadığı halde yerde takla atan, özellikle penaltı kazanmak ya da rakibin kart görmesi niyetini belli edenlere…

Sonra?

Kendi sahasında oynamasına karşın, “moda” haline gelen “ıslıklanma” korkusundan kafası karışık, aynı zamanda ayakları dolaşmaya yatkın futbolcuların, “hata” yapmadan nasıl oynayacaklarına…

Son düdük çaldığında çoğunluk şunu diyebilecek mi?

Hak ettik/ etmedik, ama bunda hakemlerin etkisi yoktu.

Öyleyse?

Son söz:

Kavgasız gürültüsüz, tribünlerden sahaya, sahadan tribünlere yansıyacak coşkulu; hakemlerin tartışılmayacağı bir maç dileğiyle iyi seyirler…

YORUMLAR

  • 0 Yorum